FETÖ, bugüne değin gerek kumpas kurarak gerek cinayet faili olarak gerekse siyasi kanallar aracılığıyla devletin her kurumuna paralel bir uzantı sağlamış, örgütlediği militanlarla da bu kurumlardan birçoğunu ele geçirmiştir.
Örgütün hedef olarak seçtiği birimlerde yuvalanmak için geliştirdiği en etkili stratejinin takiye olduğu kamuoyunca bilinir. Fakat bir şeyi daha söylemekte fayda var: FETÖ’nün aslında en işlevsel kadrosunun “kadın yapılanması” olduğu gerçeği.
15 Temmuz’dan sonra tüm kimliğiyle deşifre olan örgütün bugüne kadar on binlerce üyesi hakkında işlem yapıldı, yapılmaya da devam ediyor.
Bunun yanında, darbe girişimi başarısız olduktan sonra örgütle olan organik bağları sekteye uğrayan örgüt üyelerinin bir çoğu da itirafçı oldu.
Tam da bu noktada son derece dikkat çekici bir ayrıntı söz konusu.
İtirafçıların ifadelerine göre FETÖ binlerce kişilik “fuhuş ordusu” kurdu ve örgütün bu “fuhuş ordusu” ordu, yargı ve bürokrasideki isimleri hedef aldı.
FETÖ karşıtı kamu görevlilerinin bir kısmı bu yolla tasfiye edildi.
Öte yandan devletin mahremine sızan örgüt üyelerinin eşlerinin başı açıldı.
Hatta “kısa etek” giyen kadınların cennete gideceği dahi aktarıldı. Böylece kripto isimler farklı bir hayat tarzı göstererek gizlenmeyi başardı.
Türkiye Devletini ele geçirmek için her türlü yolu mübah gören uluslararası destekli örgüt, sırası geldiğinde militanlaştırdığı kadınları da planları doğrultusunda kullandı.
Hatta örgüt üyesi kadınlara “hamile kalmaları” talimatı bile verdi. Bu şekilde FETÖ sanığı kadınların cezaevinden kurtulmaları planlandı.
Peki bunu neden yaptılar?
Örgütün bu yaparken ki yegane amacı uluslararası kamuoyunda “hamile kadınlar” üzerinden kampanya başlatıp, Türkiye’yi kadınları ve çocukları sebepsiz yere hapse mahkum eden ülke zannı altında bırakmaktı.
FETÖ Türkiye’yi teslim almak için her enstrümana başvururken örgüt üyesi kadınlar da FETÖ’nün elinde birer militana dönüştü.
