12 yıl hapis cezası almıştı
İbrahim Okur, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminin ardından, 16 Temmuz 2016’da tutuklandı. Dönemin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanlığını yapan Okur, cezaevine gönderildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından, “silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçundan 12 yıl hapis cezasına mahkum edilen Okur’un cezası, önce 18 yıla çıkarıldı. Ardından etkin pişmanlık hükümleri ve “iyi hal indirimi” uygulanarak cezası 10 yıla indirildi. 10 yıl hapse mahkum edilen Okur, tutuklu yargılanmaya devam ederken, bu karara itiraz etti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na itiraz eden Okur’un cezası bozuldu ve tahliye edilmesine karar verildi.
Skandal tahliye kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, dosya üzerindeki temyiz incelemesini tamamladı. Hüküm, Okur’un eylemlerinin “silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçunu değil, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozuldu. Oy çokluğu ile Okur’a “FETÖ yöneticiliği” suçundan verilen 10 yıl hapis cezasını bozdu. Okur’un “örgüt üyeliğinden” cezalandırılması gerektiğine hükmeden kurul, sanığın cezaevinde geçirdiği süre ve etkin pişmanlık hükümleri de göz önünde bulundurularak, tahliye edilmesine de karar verildi. Karar sonrasında dosya Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulu tarafından alınan kararla terör yargılamalarının tamamının verildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne iletilecek. Daire, bozma kararı doğrultusunda yargılamayı yenileyecek.
İbrahim Okur kimdir?
HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur hakkındaki tanık ifadelerinde, Okur’un en tepe noktada bulunduğu, bu statü ve güçle yönetici sıfatıyla örgüt muhatapları arasında birinci sırada olduğu, emir ve talimat verme noktasında olduğu belirlendi. İfadelerde, “örgütün en tepe noktasındaki isim”, “number one”, “karar verici” şeklinde bahsedilen Okur hakkında mütalaa hazırlanmıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Okur hakkında hazırladığı mütaalasında, Okur’un özellikle örgütle mücadele ettiğine dair yalanları çürütülmüştü. Okur’un “2012 MİT krizinden sonra amaçlarını anladım, mücadele ettim.” demesine rağmen, bu süreçten sonra da örgüt mensuplarıyla irtibatını kesmediği ileri sürülen mütalaada, sanığın örgütle mücadele ettiğine ilişkin beyanları ile mevcut tasarruflarının taban tabana zıt olduğu vurgulanmıştı. 1996’dan HSYK üyesi seçildiği döneme kadar örgüt toplantılarına katıldığı belirtilen Okur’un;
- Örgütün yargıyı ele geçirmesi amacıyla görevde yükseltildiği,
- Yargı camiasında önemli rol oynadığı,
- 7 Şubat 2012’den sonra örgütle mücadeleye başladığı algısının gerçeği yansıtmadığı,
- Olaydan örgüt lehine en az zayiatla çıkılması amacıyla örgüt karşısındaymış gibi durup kararname çıkardığı belirtildi.