FETÖ, Türkiye sınırları içerisindeki bütün İslami cemaatleri kontrol altına almak istedi ve bu cemaatlerin bünyesindeki FETÖ muhaliflerini etkisiz hale getirdi. FETÖ, amacı uğruna kendi muhaliflerine suikast girişimlerinde bulundu, kumpas kurdu ve onları öldürdü.
İşkenceye maruz bırakılan Salih Mirzabeyoğlu Büyük Doğu fikriyatının düşünce adamıydı. Buna rağmen FETÖ tarafından örgüt lideri ilan edildi. FETÖ’nün polis görünümlü teröristleri tarafından Mirzabeyoğlu’na suikast girişimi düzenlendi.
İslami Büyük Doğu Akıncıları, Türk yazar ve düşünür Necip Fazıl Kısakürek’in ortaya koyduğu “Büyük Doğu” ideolojisini amaç edinmiş bir topluluktur. Topluluğun liderliğini Salih Mirzabeyoğlu adı ile tanınan Salih İzzet Erdiş’in yaptığı ileri sürülmektedir.
Baran, Furkan Dergisi, Oluş adlı dergiler ile fikirlerini sunmaktadırlar.
Salih Mirzabeyoğlu
1970’lerin ikinci yarısında kurulan Akıncılar Derneğinin kurucuları arasındaydı. Derneğin politikalarının savunulduğu Gölge ve Akıncı Güç gibi dergileri çıkarttı. Necip Fazıl Kısakürek onun kaleminden çok etkilenmiş, “Benim 40 senedir aradığım ses buydu.” demişti.
1975’te Gölge Dergisi’ni çıkarttı ve ilk defa Mirzabeyoğlu soyadını orada kullandı. 12 Eylül 1980 darbesi ile sağ kesimden en çok etkilenen isim oldu. Hakkında tutuklama kararı çıkartıldı ama bu süreçte tutuklanmadı. 1984 yılından itibaren yazı hayatına ve Büyük Doğu hareketine ağırlık verdi.
28 Şubat darbe sürecinde çocuğunu okula götürürken gözaltına alındı. 1998 yılında, İBDA-C örgütüne liderlik yaptığı gerekçesiyle tutuklandı.
Salih Mirzabeyoğlu’na yöneltilen örgüt liderliği suçlaması ile ilgili olarak somut bir kanıt yoktu. Ancak Mirzabeyoğlu için 1998 yılında cezaevi hayatı başlamıştı, 2001 yılında ise idamla yargılanması istendi. Ancak idam cezası kaldırıldığı için cezası ömür boyu hapse çevrildi. 23 Temmuz 2014 tarihinde İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla Bolu F Tipi Cezaevi’nden tahliye edildi.
28 Şubat sürecinde ömür boyu hapse mahkûm edilen Mirzabeyoğlu’nun yeniden yargılanması ile ilgili tartışmalar devam ederken Okan İşgör Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve bireysel başvuruları kabul eden Anayasa Mahkemesine bir itiraf mektubu gönderdi.
İşgör kendisine, Mirzabeyoğlu’nu öldürmek için görev verildiğini, sızdırıldığı cezaevinden ilettiği raporların çarpıtılarak yargılamada delil olarak kullanıldığını söyledi. Kendisi ve ailesinin can güvenliğinin garanti edilmesi koşulu ile kumpasın tüm ayrıntılarını deşifre edeceğini kaydeden İşgör, yargılamayı yapan mahkeme heyeti ile ilgili önemli ifşaatlarda bulunacağını vurguladı.
10 Nisan tarihli mektupta, Mirzabeyoğlu Davası’nın seyrini değiştirecek ifadeler yer aldı. Mektupta İşgör, Emniyet İstihbaratı tarafından Metris cezaevine İBDA-C tutuklularının arasına girip istihbarat sağlamak ve Salih Mirzabeyoğlu’nu öldürmek için görevlendirildiğini şöyle itiraf etti:
“Görevim Metris Cezaevi’ndeki İBDA-C tutuklularının arasına girip istihbari bilgi akışını sağlamak ve Salih Mirzabeyoğlu’nu öldürmekti. Şahsı tanıyınca bunun bir devlet görevi olamayacağını düşünüp reddedince Metris Cezaevi’nde uzun süre tutuklu bırakılarak cezalandırıldım. Amirim olan Tuğgeneral Engin Hoş’un durumdan haberdar olup müdahale etmesi üzerine tahliye edildim fakat bana bu görevi veren ekip peşimi bırakmadı ve beni mesnetsiz bir şekilde Ergenekon davasına dâhil etti.”
Mektubun devamında şu ifadeler yer aldı:
“Bu görev esnasında İBDA-C sanıklarının müstakil birliktelik içinde olmadıklarını, münferit olduklarını, Salih Mirzabeyoğlu’nun ise bu sanıklarla hiç bir bağının olmadığını gördüm ve bu hususu gerek kendi üstlerime gerekse cezaevi savcısına rapor ettim.”
İşgör daha sonra konuk olduğu bir televizyon programında ise şöyle konuştu:
“O dönem (28 Şubat) yürütülen İBDA-C, Hizbu’t Tahrir, Selam-Tevhit Örgütü soruşturmaları Paralel Yapı (FETÖ) tarafından yürütüldü. Örgüte mensup savcı, asker, polis ve istihbaratçıların süzgecinden geçmeyen hiçbir soruşturma yoktu. 17 Aralık operasyonunu kurgulayan polis şefleri ve abileri o dönem kendileri dışındaki tüm Müslümanları ifşa edip hedef durumuna getirdi.”
Yakup Köse
1981 yılında Erzincan’da doğdu. 1996 yılında “Avrasya Feribotu” operasyonu sonrasında Antalya’da Refah Partisi Antalya İl Başkanlığınca düzenlenen Çeçenistan’la ilgili bir eyleme katıldığı için 14 yaşında gece operasyonu ile gözaltına alındı. İBDA-C örgütü üyesi olduğuna ilişkin bir dergi ve kendi ifadesine göre bir su borusu delil olarak kullanıldı:
“Örgüt bağlantısına delil olarak evde buldukları bir dergiyi ve sıhhi tesisatçı olan babamın evdeki borusunu gösterdiler. Hâlbuki hiçbir eyleme karışmadım. İBDA-C’nin ne olduğunu bile bilmiyordum.”
Yakup Köse 2005 yılında tahliye oldu. 17-25 Aralık darbe girişiminde sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımın ardından tekrar hedef gösterildiğini ve cezasının onaylandığını belirtti. “FETÖ ile ilgili bir tweet attım. 25 Aralık sabahı tozlu raflarda duran dosyam Yargıtay 9. Dairesi tarafından indirilip 6 yıl 8 aylık cezam onaylandı.”diyen Köse, bu dairenin FETÖ’nün elinde olduğunu kaydetti.
FETÖ elebaşıyla ilgili yaptığı paylaşımın ardından başına gelenleri şöyle anlattı:
“14 Aralık 2014’te “O Fetullah Gülen buraya gelecek'” diye tweet attım. Aynı gün iki üç saat sonra otobüste sivil polis üstüme atıldı. Halkın engel olmasını kesmek adına “canlı bomba” olduğumu söylediler, derdest edilip emniyete götürüldüm. Tutuklandım. 7 ay sonra çıktım. ”
Kaynaklar:
Sabah Gazetesi – Okan İşgör İtirafı
Medyagündem – “Mirzabeyoğlu’na İnfaz” Emri
Medyagündem – Okan İşgör’ün Mektubu
Vikipedi – Salih Mirzabeyoğlu Kimdir
Akademya – Telegram Zihin Kontrolü
Furkan Haber – Telegram Şahitliği