Milli tank projesinin sunumunu yapacağı gün aracında boğazı ve bileği kesilmiş hâlde bulunan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen’in cansız bedenini ilk gören akrabasının ifadesi ortaya çıkarken ayrıntılar olayın cinayet olduğu ihtimalini kuvvetlendiriyor.
1997’de ODTÜ’den derece ile mezun alan Hüseyin Başbilen, ASELSAN’da çalışmaya başladı. Milli projelerde görevlendirilen başarılı mühendis, 4 Ağustos 2006 sabahı 07.30’da başlayacak mesaisi için 06.50’de Yenimahalle’deki evinden çıktı. Başbilen’in iş yerine gitmediği tespit edilirken cansız bedeni bir gün sonra evinden 50 km uzaklıktaki Altındağ’a bağlı Aydınlı köyündeki mezarlığın yanında bir tarlada park edilmiş aracında bulundu.
Olay yerine ilk giden kişiler Hüseyin Başbilen’in babası ile eniştesi Sinan Akyol oldu. Kapıları kilitli, el freni çekik olan aracın kontak anahtarı üzerindeydi. Cesedin duruş pozisyonu ise oldukça dikkat çekiciydi. Başbilen’in kafası sağ yolcu koltuğu tarafında torpido ile koltuk arasına sıkışmış hâlde pasapasa değecek şekildeydi. İlk incelemede boynunda ve sol bileğinde kesikler ve aracın bazı bölgelerinde kanlar vardı.
“Aracı kesinlikle kullanmadığı anlamına geliyor”
Başbilen’in akrabası olan Sinan Akyol, şüpheli ölümle ilgili önemli ayrıntılara dikkat çekti. Akyol, ceset bulunduğu anda araç koltuğunun sonuna kadar geri çekilmiş olduğunu, Hüseyin Başbilen’in kısa boylu olması sebebiyle koltuk ayarını hep direksiyona yakın mesafede kullandığını, bunun da aracı kesinlikle Hüseyin’in kullanmadığı anlamına geldiğini belirtti.
İfadedeki bir başka ayrıntının ise kan izleri ve cesedin duruşuna ilişkin olduğu öğrenildi. Akyol, “Hüseyin’in kesilen elinin içerisinde hiç kan yoktu. Sağ elinde de kan yoktu. Bundan da kuşkulandım. Hüseyin’in boynu kesik olduğu hâlde sırtında hiç kan yoktu. Aracın tavan ve yanlarında da kan yoktu. Sadece sol koltuk üstünde bulaşma şeklinde sürtünmeye bağlı kan izi vardı. Kan her tarafa sıçramamıştı. Hüseyin’in araç içinde duruş pozisyonundan da kuşkulandım. Sanki kafası aracın sağ ön koltuğu ile konsül arasına sokulmuş gibiydi.” dedi.
Sinan Akyol olay gününü şöyle anlattı:
“Ben ölen Hüseyin Başbilen’in eniştesi olurum. Eşim ile Hüseyin amca çocuklarıdır. Tır şoförüyüm. Ağustos 2006’da Rusya’ya gitmiştim. Rusya’dan dönüşte eve vardım. Eşim üzgündü. Bana Hüseyin Başbilen’in iki gündür kayıp olduğunu, aramalara rağmen hiçbir haber alınamadığını söyledi. Birlikte Hüseyin’in amcası Müzevver Başbilen’in evine gittik. Ben daha oturmadan jandarmadan telefon geldi. Hüseyin’in, Aydınlı köyünde bulunduğunu söylemişler. Aydınlı köyü çıkışında biçilmiş buğday tarlalarının arasında Hüseyin’in aracı görünüyordu. Vardığımızda olay mahallinde jandarma, adli tabip ve savcı vardı. Savcının bir yakınını çağırdığını söylediler. Babası gitti. Ben de babası ayakta duramayacak hâlde olduğu için yanında gittim. Ben aracın içine baktığımda Hüseyin’in sağ ön koltukta ayakları yukarıda, başı aşağıda paspasın bulunduğu yere sokulmuş hâlde gördüm. Şoför koltuğu sonuna kadar geriye itilmişti. Ben bundan kuşkulandım. Hüseyin hiçbir şekilde koltuğu geriye çekmezdi. Direksiyon ile koltuk arasında çok az bir mesafe kalırdı. Koltuğun geriye çekilmiş olduğunu görünce aracı Hüseyin’in kullanmadığına kanaat getirdim. Ben Hüseyin’in araç içinde duruş pozisyonundan da kuşkulandım. Kendiliğinden o şekilde durma imkânının olmadığına kanaat getirdim.”
Kaynak: Sabah