FETÖ’nün TSK’daki yapılanmasını deşifre eden bulgulardan biri olan ankesörlü-sabit kontörlü hatların “hukuka aykırı delil” olduğu yönünde hazırlanan raporda imzası bulunan 9 kişiden 2’si FETÖ şüphelisi çıktı.
Aralarında bilişim uzmanı Koray Peksavar ile avukatların da bulunduğu 9 kişi, FETÖ’nün TSK’daki yapılanmasını deşifre eden önemli bulgulardan biri olan ankesörlü-sabit hatlara ilişkin rapor hazırlayıp sosyal medyada paylaştı.
Raporu hazırlayanlar arasında FETÖ terör örgütü soruşturmasında tutuklanan avukat Kemal Uçar ile örgüte iltisakı nedeniyle TSK’dan ihraç edilen Hava Mühendis Binbaşı Levent Mazılıgüney’in de isimleri yer alıyor.
Raporda, ankesör verilerinin saklama süresinin dolduğu, bu nedenle hukuka aykırı olduğu ve delil olarak kullanılabilmesinin de mümkün olmadığı iddia edilerek, söz konusu incelemelerin de 15 Temmuz 2016’dan sonra yapılması gerektiği ve bundan önceki işlemlerin uygun olmadığı öne sürüldü.
Söz konusu rapordaki iddialar ise Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün, FETÖ-PDY askeri mahrem yapılanmasının iletişim modeline ilişkin hazırladığı rapor ile çürütülüyor.
Emniyetin raporunda, ankesör-sabit hatlar bilgisinin itirafçılar ifadeleri üzerine ortaya çıktığı, bu ifadelerde aramanın nasıl yapıldığının detaylı bir şekilde anlatıldığına yer verilerek, bu anlatımların kollukça teknik olarak da doğruluğu tespit edildikten sonra çalışmaların yapıldığı belirtiliyor.
Söz konusu raporda, FETÖ mensubu askerleri, sivil imam tarafından ankesör-sabit kontörlü hatlar üzerinden ardışık (yakın zaman diliminde birbirini takip eden peşi sıra) ve periyodik (farklı tarih ve zaman diliminde belirli gün aralığı dahilinde) olarak arandıkları tespit edildiği belirtilerek, bu operasyon ve soruşturmalardan FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen ve örgüt mensuplarının rahatsızlık duyduğu ve huzursuz olduklarının anlaşıldığı kaydedildi.
Örgüt mensuplarının söz konusu aramaları gizlilik ve deşifre olmama kuralına riayetle örgütsel amaçlı olarak gerçekleştirdikleri belirtilen raporda, bunun amacının ise ”abi” diye tabir edilen örgütün sivil sorumlu mensubu ile ”öğrenci” diye tabir edilen askeri personel arasında irtibatın HTS ile ispatının önlenmesi olduğu vurgulandı. Raporda, bu şekilde TSK içerisindeki örgüt mensuplarının deşifre edilmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığına dikkati çekildi.
TSK içerisindeki örgüt mensuplarının, dini inançlarını başkalarının önünde yaşamak (namaz kılmak, oruç tutmak, eşinin başörtülü olması), çocuklarını örgüte müzahir okul veya dershaneye göndermek, Bank Asya’ya para yatırmak, ByLock kullanımı, örgüte müzahir gazete aboneliği gibi örgütle iltisakının olabileceği hususlarında değerlendirilebilecek her türlü faaliyetten uzak tutuldukları vurgulanan raporda, bu şahısları tespit edebilmenin ancak yapılacak adli soruşturma ve istihbarat teknikleri ile mümkün olabileceğinin altı çizildi.
Raporda, ankesör-sabit hatlarla irtibat deşifre edilerek adli soruşturma konusu edildikten sonra örgüt mensubu asker şahıslara ulaşıldığı ifade edildi.
Emniyet raporunda, söz konusu arama yönteminin özellikle 17/25 Aralık 2013 – 15 Temmuz 2016 darbe girişimine kadar olan süreçte yoğun kullanıldığı, darbe girişiminden sonraki süreçte önceki döneme göre oldukça azaldığının tespit edildiği kaydedildi.
Bu çalışmalar sayesinde örgüt tarafından düzenlenecek yeni bir darbe eylemi ihtimalinin ortadan kaldırılması, TSK içerisinde yapılanmış kadroların tespit edilmesi suretiyle örgütün silahlı kanadının önemli bir kısmının deşifre edilerek yakalandığına vurgu yapılan raporda, örgüt mensubu asker şahısların elde edilen ve edilecek deliller neticesinde etkin pişmanlık göstererek örgüt faaliyetlerinin deşifre ve soruşturmalara katkı sağlayacağı, halihazırda yapılan adli işlemlerin örgütün yöneticileri ve gerçekten suça karışmış kişilere yönelik yapılmadığı, bunun yerine sıradan kişiler ve memurlara hatta masum insanlara yönelik yapıldığı yönündeki örgütün algı çabalarının boşa çıkartılacağı anlatıldı.
Kaynak: AA