Sabah gazetesi yazarı Ersoy Dede, köşesinde yayımladığı yazısında “FETÖ Gerçekleri” projesinin küçük-büyük haber diyerek zaman içerisinde unutulan gerçeklerin ustalıkla bir araya getirildiğini vurguladı.
İsmailağa cinayetleri üzerinden FETÖ’nün kirli işlerinin nereye kadar vardığı konusunda “FETÖ Gerçekleri” projesinin büyük bir boşluğu doldurduğuna dikkat çeken Ersoy Dede’nin “İsmailağa Cinayetleri FETÖ’nün İşi” başlıklı yazısı şöyle:
Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi, dört dosyalık bir çalışma yapmış.. Utanç Günlüğü, Batı Raporu, Demokrasi Günlüğü ve Fetö Gerçekleri.. Zaten sosyal medyadan da takip ettiğim Fetö Gerçekleri konseptinde, içindeyken fazlaca farkına varamadığımız öyle ilginç detaylar bir araya getirilmiş ki, okuyunca hakikaten uçurumun kıyısından döndüğünüzü düşünüyorsunuz.. Bu FETÖ denilen alçak, kalleş, aşağılık terör örgütünün hedeflerine ulaşmak için izlediği yolu, rafine bir biçimde bu dosyada görüyorsunuz.. Dedim ya aslında hepsi gözümüzün önünde cereyan etti. Fakat öyle baş döndüren bir hızla geçip gitti ki, şimdi tüm bu puzzle’ın parçalarını birleştirince resmin tamamına vakıf olabiliyor insan.. Misal örnekleriyle FETÖ’nün birlikte çalıştığı tüm terör örgütleri.. PKK’sı, DHKP-C’si.. El ele verdiği siyasiler.. AK Parti’den MHP’ye, CHP’den İyi Parti’ye kadar… Kurduğu sayısız kumpaslar, işledikleri cinayetler.. Hepsi.. Hrant Dink, Turgut Özal ve Necip Hablemitoğlu suikastleri, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın (DHKP-C eliyle) katledilmesi gibi pek çok kamuoyunun yakından takip ettiği olaya ek olarak dosyada bir hadiseden daha söz edilmiş.. İsmailağa’nın sevilen ismi Bayram Ali Öztürk Hoca’nın öldürülmesi olayı..
**
Bayram Ali Öztürk, 3 Eylül 2006 sabahı saat 7:30’da sabah namazının ardından verdiği dersin bitiminde Mustafa Erdal isimli bir meczubun bıçaklı saldırısıyla öldürülmüştü.. Cinayet soruşturması dönemin özel yetkili cumhuriyet savcısı Süleyman Pehlivan’a verildi.. Pehlivan, FETÖ’nün balyoz kumpasının iddianamesini hazırlayan savcılar arasındaydı.. Kamuoyu Pehlivan’ı esas, Yarbay Ali Tatar’a iftira atarak onu intihara sürükleyen savcı olarak tanıdı.. Bu dosya işte o savcıdaydı. Pehlivan’ın Yargıtay’a geçmesinden sonra ise dosya Cihan Kansız’a devredildi.. Kansız da eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u tutuklatan FETÖ’cü olarak kazınmıştı hafızalara.. Daha sonra ise aynı dosyaya Salim Duran baktı. O da selam ve tevhid kumpasıyla Amirallere suikast iddianamesini yazan adamdı.. Ayrıca ByLock kullanıcısı olduğu anlaşıldı.. Bütün bu FETÖ’cü savcıların tek bir amacı vardı. Cinayeti İBDA çevrelerine yıkmak.. Hatta bu amaçla Zaman Gazetesi’nde sahte bir Mahmut Efendi röportajı bile yayınlandı.. FETÖ’nün ilk İsmailağa cinayeti bu da değil üstelik.. FETÖ Gerçekleri raporunda yazdığına göre, 1998’de 6 kurşunla öldürülen Hızır Ali Muratoğu cinayeti de FETÖ’nün işi.. İyi ama bu isimlerin ortak özellikleri ne?. Neden her ikisi de FETÖ’nün cinayetlerine kurban gitmişler.. Her ikisi de dinler arası diyalog safsatasını derslerinde sert biçimde eleştiren hocalar.. Bayram Ali Öztürk’ün bir dersinde şöyle dediği yazılıyor; “… Dinlerarası diyalog konuşuluyor. Bana bak benimle dalga geçme. Önce tarihte haksız yere döktüğün kanların hesabını ver..” bu çıkışı ile FETÖ’nün hedefi olan hoca, vaazı sırasında öldürülüyor, onu öldüren kişi de linç ediliyor.. Dosya öylece kapatılıp unutuluyor.. Ne zaman ki FETÖ’nün diğer icraatları ortaya çıkıyor, bu da o zaman aydınlatılıyor..
Kaynak: Sabah